15 Aralık 2014 Pazartesi

PARALELİSTAN

PARALELLER CENNETİ TÜRKİYE

İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar “paralel” kelimesi ve kavramı ne dünyamızda ne de ülkemizde bu kadar yoğun olarak kullanılmamıştı…

Dâhili ve harici coğrafyalarda bir paraleldir gidiyor…

Her iki alandaki iddia ve tartışma boyutları yenilir yutulur cinsten değil…

Paralel evrenler kavramı tartışmalarında tüm ezberler bozuluyor… Cennet, cehennem, kader, yaratılış, varoluş, dinler, sevap, günah ve benzeri kavramlar giderek daha çok ‘flu’laşıyor…

Önce bilimsel açıdan bakalım paralel kavramlarına:

Sözlüklerde:

1-  Yan yana ve birbirini kesmeden, birbirine kavuşmadan uzanıp giden (şeyler), koşut, muvazi.

2-  Koşut.

3-  Yerküresi üzerinde çizildiği varsayılan, Ekvator'a paralel çemberlerden her biri.


Coğrafyada:

Ekvatora paralel olarak dünya üzerinde doğu-batı yönünde uzandığı varsayılan dairelerdir. Ekvator, kutup noktalarına eşit uzaklıkta Dünya'nın ortasından geçtiği varsayılan en büyük paralel dairesidir. Başlangıç paraleli Ekvator'dur. Dünya'nın şeklinden dolayı paralellerin boyları ve yarıçapları ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe küçülür. Ekvatorun Kuzeyinde 90, Güneyinde 90 olmak üzere toplam 180 paralel dairesi vardır


Bilimdeki tartışmalar:

Kuantum mekaniğinin yorumlarından biri olan çoğul dünyalar yorumuna göre gerçekliğin kendisi olarak tüm kâinat için tek ve evrensel bir dalga fonksiyonu mevcuttur. Bu evrensel dalga fonksiyonu her şeyin dalga fonksiyonu olarak, bilinen dünyadaki bütün olasılıkları ve hatta bunun dışında evirilmesi olası bütün dünyaları kapsamaktadır. Çoğul Dünyalar yorumu, herkesin farklı bir senaryoda alternatif kararlarla eyleme geçtiği eş-evresiz gerçeklik fikrini taşır. Buna göre her farklı kararla dallanan dünya, her olasılığın var olduğu sonsuz sayıda paralel dünyalar oluşturur. Bu yorum ilk kez Princeton Üniversitesi'nde bir doktora öğrencisi olan Hugh Everett III tarafından 1957 senesinde ileri sürüldü. Teori yıllar sonra aynı üniversiteden Max Tegmark tarafından yorumu destekleyen kuantum intiharı ve kuantum ölümsüzlüğü deneyi ile birlikte popülerlik kazandı. Mistikler ve filozoflar da böyle olduğunu öne sürüyorlar.


Ve Türkiyesel Paralel:

Tam de Türkiye’ye ve Türklere yakışır cinsten!

Tarih sahnesi içinde var olduğu andan itibaren her türlü belanın envai çeşidi ile yakinen tanışmış ve sürekli mücadele etmiş bir millettir Türkler… Kahir ekseriyetinde galip gelmesine karşın zaman zaman da sinsi tuzaklar ve uzun vadeli derin planlar ile sırtından hançerlenerek derin sıkıntıların içine düşürülmüştür…

Son günlerin moda tartışması “paralel” konu su da böyle…

Her türünü, her boyutunu ve her yaştakini yalnızca ülkemizde, Türkiye’de görebilirsiniz… Böyle olması da çok doğaldır.


Çünkü insanlık mabedinin kilit taşıdır Türkiye…

Neredeyse her karışı tarihi ve ilahi mucizelerle dolu Anadolu’ya hâkim olan gücün dünyayı da ciddi olarak etkileyeceği, dahi ki yöneteceği sanal olmayan bir gerçekliktir. Sermaye, Emperyalizm ve Siyonizm bu gerçekliğin farkında olan kurumlardır…

Dolayısı ile:

Yazmakla ve saymakla bitmez mucizelerin ve fenomenlerin diyarı olan böylesine eşsiz ve emsalsiz bir coğrafyada, yönetim kademelerinde söz sahibi olmak için farklı orijinli ve çok çeşitli güç oyunlarının kurulması yadırganmamalıdır.

Bu yapılanmalar işi o kadar abartmışlardır ki, sokakta elinizi(!) sallasanız bir paralele çarpar. !!!

“Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar değerlidir” gibi özel üretim üfürmeleri milletin uzun vadeli hafızalarına ve alt-bilinçlerine kazıyan “paralel” yapılar, ortak düşmanları Türk halkını kolektif bir karalılıkla,  yönetimden ve sermayeden uzak tutmayı başarmışlardır…

Peki, kimlerdir bu paraleller?

Kısa özetlerle göz atalım…

Türkiye’deki gerçek anlamdaki ve il sıradaki paralel yapı NATO’dur!

Sanılanın aksine; 19 Şubat 1952’de NATO’ya giren bir Türkiye değil, Türkiye’ye giren bir NATO vardır… Siyonizm’in uluslararası resmi silahlı gücü olan NATO, bu tarihten itibaren devleti(mizi)n bütün kurumlarına sızacak ve en ince kılcal damarlarına kadar nüfuz edecektir…  Türkiye’nin en büyük ihanet projelerinden biri olan NATO üyeliği aşamalarını ve ülkemiz içindeki faaliyetlerini bilenler bilir… Bilmeyenler ve arzu edenler de kolayca araştırıp öğrenebilir…

Tarihi Cumhuriyetimizden bile daha eski olan ‘ana Paralel yapı’ ise Sabetaycılardır!  

Yaklaşık bir asırdır siyasette, ticarette, askeriyede, istihbaratta ve diğer alanlarda Türk kökenli yurttaşlarımızı tamamen dışlamış olan bu mağrur ve kibri yüksek sosyete, gerçek vatan evlatlarını masalardan ve kasalardan uzak tutmuştur. Osmanlı döneminde zirve yapan kontrol etme ve yönetme ihtirasları yalnızca koca bir imparatorluğun mahvına sebep olmakla kalmamış, bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini de içten içten kemiren, soyup soğana çeviren derin batı yalaması arsız ve uğursuz bir Siyonist kriptolar çetesi haline dönüşmüştür. Cumhuriyetimizdeki her türlü işbirlikçi ihanetlerin arkalarında bu genetik güruhun izlerini sürmek, dahi ki net fotoğraflarına ulaşmak zor değildir…


Fazla söze gerek bırakmayan bir paralel yapı; TÜSİYAD!

İçimizdeki en zengin ve en derin bela. Söylev ve eylemleri ihanet kokan en tehlikeli şebeke... Kendi çıkardıkları suni krizler ile servetlerine servet katan cicili bicili gözü doymaz mahlûklar topluluğu. Dilediğiniz zaman kolayca ulaşabileceğiniz üye profilleri, şecereleri ve aleni bağlantıları fazla yoruma gerek bırakmıyor.


İçimizi en çok acıtan Paralel güç; TSK!

27 Mayıstan 72 Mart Muhtırasına, 80 Darbesinden 28 Şubat’a kadar hala tam aydınlatılamamış müphem ve karanlık senaryoları sahneye koyan ve güç kavgalarının en sert örneklerinin yaşandığı (aynı zamanda göz bebeğimiz) bir kurum. Göğüslerinden “Bizim Çocuklar”(!) brövesinin düşmesini istediğimiz ve içlerinde yer tutmuş azılı Türk düşmanlarının temizlenmesini istediğimiz ata ocağımız… Bundan daha fazlasını yazmaya ne dilim varıyor ne elim gidiyor…


Tüm bunların arasına nur topu gibi yeni bir Paralel yapı daha doğdu; KCK!

Büyük İsrail ütopyasının Doğu İsrail ayağının programlanmış robotik katilleri olan PKK’nin siyasi kanadı ve alakok devlet yapılanması… Mossad ajanlarının CİA işbirliği ile 1950’li yıllardan beri bölgede yürüttükleri “üfürmece bir ırk ve paravan bir ülke yaratma” faaliyetlerinin resmileştirilmeye çalışılan son ürünü… Malum ülkelerin ve servislerinin yerli işbirlikçilerin samimi gayretleri ile giderek büyütülen, etki ve nüfuz alanı artırılmaya çalışılan ve bir yapılanma...


MASON yapılanması:

Eski tabiri ile Cihan-ı Şümul bir yapı… 

Bu enternasyonal yapısı ile milli düşünce ve duygular yerine evrensel olduğu iddia edilen sır bir ütopya etrafında toplaşmış, harici âleme tamamen kapalı amaç ve hedefleri müphem bir sosyete… Yapısı itibarı ile milli örf ve adetlerinden uzak, milletimize olan faydasını bir türlü çözemediğimiz bir koyu renkli bir gelenek… Son yıllardaki ciddi kan ve kalite kaybına rağmen hala ciddiye alınması gereken, ülkemizdeki seçkin (sözde!) ailelerin birliğinden oluşturulmuş etkili bir güç…


MİT!

Ülkemizin en önemli istihbarat kurumu… Buna rağmen Doğu ve Güneydoğumuza bakıldığında başarısı kuvvetlice sorgulanması gereken gizli yapı… Boşaltılan bankalarımızın, kaçırılan paralarımızın, soyulan milletimizin, yolsuzlukların ve faili meçhul cinayetlerin karşısında hiçbir varlık ve başarı gösterememiş bilinmez bir kurum… Buna karşın yaptığı yerel operasyonlar ile “bu ülkede ben de varım”, hatta “bensiz olmaz”  diyen başka bir derin yapılanma…


Ve elbette ki CEMAAT:

70’li yıllarda başlayarak iktisadi ve siyasi boyutları itibarı ile bir dev haline gelen, uluslar arası bağlantıları, ilişkileri ve çalışmaları ile kendisinden en çok söz ettiren, neredeyse tüm ricaları(!) devlet ricalinde bir emir haline gelme aşamasında iken çözülmeye başlayan çok ciddi bir güç… Gücün doğası itibarı ile yönetime talip olmuş ve yetiş(tiril)miş insana dayalı uzun vadeli projeksiyonlarını tek tek hayata geçirebilme başarısı göstermiş idealist bir inanç organizasyonu…

Yazılması gerekli diğer Paralel güçler ise malum ülkeler ve servisleridir!

Tek adlarını yazmaya gerek yok… 
(10 Büyük ülkenin istihbarat servisi)

Bu servislerin tamamı ülkemizde elini kolunu sallayarak gezmekte, devşirdikleri casusları vasıtası ile tüm kurumlarımızın içinde cirit atmakta, siyasi, ticari, stratejik ve istihbarati operasyonlarını neredeyse kendi ülkelerindekinden daha rahatça ve daha risksiz yapabilmektedirler… Hatta daha da ileri giderek, dingonun ahırındaymış gibi ulu orta seri infazlar gerçekleştirebilmektedirler… Diledikleri projeleri kafalarına göre gerçekleştirme becerilerindeki bu gizli servisler ebetteki ‘Paralel Yapılar’ sıralamasındaki olmazsa olmaz kuruluşlardır…


Bu yazımı;

Fikrimiz ve iznimiz alınmadan “bize karşı” yapılan her türlü operasyon ve girişimleri göz önünde bulundurarak kaleme aldım.

Biz Türkler kurmuş olduğumuz bir cihan imparatorluğun rehavetine kapılarak içine düştüğümüz umursamaz bir rehavet içinde bu büyük gücü sürdürebilme istikrarını ne yazık ki layığı ile yönetemedik. Çeşitli ihanetlere ve tuzaklara maruz kalarak tarihin en uzun ömürlü Türk İmparatorluğunu kaybettik. Bakiyesi bir Türk Devleti olan ve kendi kanımızla, Türk kanıyla kurduğumuz Türkiye Cumhuriyetinde de aynı ihanet senaryoları, aynı tuzaklar ve düşmanlarla uğraşmak zorunda kalıyoruz…

Bununla beraber, her türlü engellemeye ve perdelemeye rağmen tarihi ve güncel gerçeklere ulaşmasını bilmiş, hakikat perdesini aralamış yüz binler yetiştirmeyi başardık…


Siz paralel sosyeteler kendi aranızda oynaşıp durun.

I. Dünya Savaşında düzmece(!) cephelerde sözde savaşlar ile (Türk imha kampları!) bitirdiğinizi sandığınız ve buna istinaden Türk diye bir ırk mı varmış yaygaralarını bastığınız bu topraklarda BİZ hala varız !!!


Biz mi kimiz?

Yılların gevşekliği ve yarattıkları suni atalet içinde ciddiye almama temayüllerinde ısrar edenlere ve hala aymayanlara bir kez daha tekrar edelim…

BİZ;
TÜRK MİLLETİYİZ!

İster Parallelerinizle gelin,
İster Üçgenlerinizle…

BİZ KAZANACAĞIZ!!!