15 Şubat 2014 Cumartesi

BİR SABATAYCI ve BİR CUMA…



BİR KOCATEPE GÜNLÜĞÜ

Yağmur çamur, kar buz, dondurucu ayaz ve kavurucu sıcaklar da olsa hep kalabalıktır ve hep cıvıl cıvıldır Ankara Kocatepe Camisi…


Özel dini günlerde bir karışlık boş yer bile kalmaz… Aynı zamanda devletin de protokol camisidir. Bir çok şehit cenazesine de ev sahipliği yapmıştır. Önemli kişiliklerin cenazeleri buradan kaldırılır. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, yerli ve yabancı tüm diplomatik misyon, kuvvet komutanları, sanatçılar, basın mensupları ve her türlü sosyete aşinadır bu alana.. 


Bir çok olaylı cenaze törenine de sahne olmuştur. Dolayısı ile çok sert güvenlik tedbirleri alınır özel cenaze törenleri öncesi…  Bütün yollar kapatılır, bütün giriş çıkışlar çok sıkı kontrol edilir… Yüzlerce polis, asker, özel korumalar, keskin nişancı ve istihbarat görevlileri bilinen yerlerini alırlar… Jammerler cep telefonunuzun çalışmasına izin vermez… Tabiri caiz ise değil kuş, sinek bile uçurtturulmaz… Dünyanın en güvenli cenaze, teravih, bayram ve Cuma namazları da burada kılınır…


Diğer bir özelliği ise Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığının ve çeşitli birimlerinin de buradaki külliyede olmasıdır. Uluslar arası hafızlık ve kuran okuma yarışmaları, çeşitli konferanslar ve periyodik etkinlikler, kuran kursları, hac ve umre kayıtları hep bu külliyede gerçekleşir. Büyük alışveriş merkezi, salonları, törenleri, etkinlikleri ve birimleri ile ülkemizin en aktif dini külliyesidir neredeyse… Yerli ve yabancı turistlerinde uğrak yeri olmayı hak ederek başarmıştır genç yaşında…


Ama yakın bir dönemde, özellikle şehit cenazelerinde hükümeti, başbakanı ve AKP’yi hedef alan ağır eleştirilere ve aleyhte slogan atan çeşitli toplulukların gösterilerine de sahne olmuştur bu cami ve sanki biraz küsülmüş, biraz da cezalandırılmıştır. Camiinin devamlı müdavimi olanlar görünmeyen bir ambargoyu hemen fark ederler. Dilim cezalı demeye varmıyor ama genel olarak hissedilenler aynıdır. Yaşanan malum olaylardan dolayı örtülü bir devlet protestosu uygulanmaktadır bu renkli ibadet merkezine… Cami bile olsa…


Bilmeyenler için yaptığım bu kısa bilgiler ve tanıtımdan sonra konuya  girebilirim artık.

Çok sıcak ve zor nefes alınan bir yaz günüydü. Cuma cemaati Ankara Kocatepe Camiside toplanıyordu yavaş yavaş. Gölgede 39’u gösteriyordu Çankaya’daki sokak dereceleri…

İnsanlar dört bir yönden camiye akıyorlardı yavaş yavaş… Her yaştan, her sınıftan… Kararlı adımlardaki yüzler mütebbessimdi, yaşlı dedeler ise yetişme telaşında yorgun ve titrek bacakları ile.. Caminin ana iç mekanı ve diğer ek ibadet birimleri de dolmuştu yine… Müminler kalan son boş yerleri de doldururken gözlerim yanıma doğru gelen bir dost ile aydınlandı ve heyecanlandım...

Zaman zaman görüştüğümüz ve çok renkli sohbetler yaptığımız Sabetaycı bir arkadaşımdı gelen.. Beni görmemişti, hemen yanımdaki boş yere bağdaş kurarak çöktü… Açık mavi yazlık takım elbisesi, şık kravatı ve sinekkaydı tıraşı ile epeyce şıktı…

Sırtına aslan pençesi ile (açık karış) dokundum sevgiyle… İçimi bir huzur ve mutluluk kapladı aldığım pozitif enerji ile… Yavaşça döndü ve yüzüme baktı… Hafifçe tebessüm etti. Gözlerinin içi gülmekteydi… Duruşu sade ve gösterişten uzak idi. Kimi siyasi ve bürokratik zevat gibi ben buradayım havasından çok uzaktı. Duru ve kararlı… Yalnızca şaşırmadım, oldukça da etkilendim…

Hiç konuşmadık ve hoca efendiyi dinlemeye başladık… Safların sıklaştırılması çağrısı ile üç dört sıra öne doğru yürüdük. O bir sıra önde kaldı. Önce Cumanın sünnetini, sonra da farzını eda ederek çıktık camiden…

Yüzünde fark edilebilir parlak bir ruh huzuru ve sevinci vardı. Bizler buna yüzdeki “nur” deriz…. Ayakkabıları kaybolmasın ve diğer ayakkabıları kirletmesin diye yanında getirdiği poşetin içine koymuş. Çıkış merdivenlerinde ayakkabılarımızı berberce giymeye çalışırken gülerek ve biraz da övünerek anlatıyordu buluşunu. Buradan da anlıyordum ki, bu ilk gelişi değildi muhteremin….

Beraberce çevredeki yakın ve sessiz bir kafe’ye doğru yürüdük… Hafif bir yemekten sonra kahvelerimiz içtik sohbet ederek. Başka dostlar da vardı masamızda… Yine çok renkli ve çeşitli konuşmalar oldu gökkuşağı gibi cıvıl cıvıl….

Ankara’daki çok önemsediğim ailelerden birinin ferdidir bu arkadaşım. Dahi derecesinde zekidir. Başarıları yalnızca kendisini değil ülke sınırlarını da aşmıştır. Önemli bir Sabetaycı ailesinin bir ferdidir sevgili dost. Dolayısı ile kimliğini ve kim olduğunu açık eder ayrıntılı bir tanıtım yapmayacağım. Annesi çok bilindik bir simadır. Birçok camia da ve özellikle dışişlerinde popülerdir… Babası ise kendi alanında oldukça etkin biridir. Ağabeyi gazidir…

Akla hayale gelmedik fikir üretimleri yapar bu dostum. Nefis ve çok tatlı bir şımarıklığı vardır.  Etrafındakileri şaşırtmak ve kendine hayran bırakmak onun herzamanki sıradan durumlarından biridir.

Yine öyle yaptı işte… Yine şaşırttı… Bu defa da beni. 30 yıllık arkadaşını…. İçten, derinden, güçlü…… Sağ ol dostum...

Yalnızca aklınla ve hizmetlerinle değil, duruşunla da nur saçıyorsun…. Işığın bol, huzurun derin olsun değerli insan. Allah namazını ve dualarını kabul etsin, ne muradın varsa versin…. Duan duamdır….



KISA KISA ANKARA KOCATEPE CAMİİ:

Ankara'nın Kocatepe semtinde 1967'de inşaatına başlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1987'de inşaatı tamamlanan cami. Kocatepe Camii için ilk önce Mimar Vedat Dalokay'ın hazırladığı proje kabul edilmiş ve bu projeye göre caminin temeli atılmış fakat daha sonra bu projeden vazgeçilmiştir. 1967 yılında Hüsrev Tayla ve Fatin Uluengin'in çizdiği projeye göre temeli atılan Kocatepe Camiinin inşaatı çok uzun sürdü. 1981'de caminin inşaatını ve mal varlığını Türkiye Diyanet Vakfı devraldı. Bu tarihten sonra inşaat çalışmaları hızlanan Kocatepe Camii1987'de dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından ibadete açıldı. 4500 m² 'lik bir alan üzerinde inşa edilen caminin alt kısmında konferans salonu, kütüphane, otopark, ticarethane ve idari birimler bulunmaktadır. Geleneksel mimariye bağlı kalınarak inşa edilen Kocatepe Camii'nin ana mekânı 4 fil ayağı üzerine oturan bir merkezi kubbe ile dört yarım kubbeden oluşur. Caminin 88 m uzunluğunda 4 minaresi vardır. Minarelerin şerefelerine hem asansörle hem de merdivenle çıkılır. Camideki yazılar Hamit Aytaç ve Mahmut Öncü tarafından, konferans salonundaki yazılar ise Emin Barın tarafından yazılmıştır. Caminin halı desenleri Afyon Ulucamii'ndeki halı desenleri göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Caminin avizeleri, mihrabı, minberi, kapıları, çinileri ve mermerleri özel olarak tasarlanmış ve ince bir işçilikle yapılmıştır. İç tezyinatta Klasik Osmanlı Mimarisi örnek alınmış, malzeme olarak çini, mermer, sarı maden, altın varak ve özel boyalar kullanılmıştır. Ek alanlarıyla birlikte 25.000 kişi aynı anda namaz kılabilir Kocatepe Camiinde…  Türkiye’nin en büyük 2. Ortadoğu ve Balkanların sayılı Camilerindendir.


KISA KISA CUMA NAMAZI:

Cuma Namazı tek başına kılınmaz.  Öğle vaktinde cemaatle kılınır.  Öğle ezânı okununca, önce dört rek'at Cum'a namazının ilk sünneti kılınır.  Niyet ederken:  "Niyet ettim, Allah rızası için Cuma Namazının ilk sünnetini kılmaya" denilir.  Bu namaz aynı öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.   İlk rekatta önce Sübhaneke okunur. Sonra Euzü Besmele çekilir. Bütün rekatlarda Fâtiha ve zamm-ı süre okunur.  İlk oturuşta sadece Etteahiyyatü okunur.  Son oturuşta:  EtteahiyyatüAllahumma SalliAllahumme Barik, Rabbena  duaları okunur. Sonra, câmi' içinde, ikinci ezân okunur. Sonra, İmam hutbe okumak için minbere çıkar. Hutbe okunur. Hutbe okunurken cemâ'atin namaz kılması ve konuşması tahrimen mekruhdur (harama yakın).  Hatîb efendi duâ ederken, cemâ'at sesli âmîn demez. İçinden sessiz denir.  Namaz kılarken yapması harâm olan her şey, hutbe dinlerken de harâmdır.  Hutbe okunup bittikten sonra müezzin kamet getirir. Sonra, cemâ'at ile iki rek'at Cum'a namazının farzı kılınır. Bu namaz aynı sabah namazının farzı gibi kılınır. Niyet şöyle edilir: "Niyet ettim, Allah rızası için Cuma namazının farzını kılmaya, uydum hazır olan imama"  Sonra, dört rek'at son sünneti, Niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının son sünnetini kılmaya". Bu sünnetde aynı ilk sünnet gibi kılınır. Böylece esas itibariyle Cuma namazı farzı ve sünnetleriyle birlikte kılınmış olur. Son sünnetin ardından zuhr-i ahir, niyetiyle dört rekat daha namaz kılınmaktadır. Niyet edilirken şöyle denilir: "Niyet ettim edâsı üzerime olup da henüz üzerimden sâkıt olmayan en son öğle namazının farzına".  Bu şekilde niyet edilirse, eğer o günün cuma namazı şartlarında bir noksanlıktan dolayı kabul olunmamışsa, öğle namazı kılınış olur. Kabul olunmuşsa, en son kazaya kalmış öğle namazına sayılır. Bundan sonra, iki rek'at vaktin sünneti kılınır. "Vaktin sünnetine" diye niyet edilir. Cum'a sahîh olmadı ise, bu on rek'at, öğle namazı olur. Bundan sonra, Âyet-el-kürsi ve tesbîhler okunup, duâ edilir.

Hiç yorum yok:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder